Ölüm (PBŞ16)

 Bazenleri kendime şunu soruyorum “Acaba ben mi çok umursuyorum bazı şeyleri?”. Bazen bakıyorum hiçbir şey umrumda değil, kimse umrumda değil, ne yaparlarsa yapsınlar gibi bir hava içerisindeyim. Ardından bakıyorum ve görüyorum ki bu sadece kendime söylediğim bir yalan. Her şeyi çok fazla umursuyorum. Benle alakalı olmasa bile de umursuyorum, bunu artık yapmak istemiyorum. Cidden diyorum, bu kadar uğraşmak fazla. Konuyla en alakalı kişi bile umursamıyorsa ben neden bu kadar önemsiyorum? İnsanların duygularını önemsemek eğer ki onlar benimkini önemsemiyorsa ne kadar önemlidir ki? Adamlara bir şey söylüyorum, dinlenmiyorum. Ne zaman dinlendim ki zaten? Bir şey söylesem sesim duyulmaz ki. Etrafıma bakıyorum; benim için endişelenen, bana özen gösteren kişi sayısı bir elin parmağını bile geçmez. 


Ölmek. Ölsem kimin umrunda olur ki? Belki annemin, belki abimin. Ee? Başka? Başka kimin umrunda olurdu ki? Söyleyin, söyleyin; bekliyorum. Cevap yok mu? Tabii ki de olmaz. Çünkü kimsenin umrunda değil. Kimin nasıl bir durumda olduğu, nasıl bir dönemden geçtiği kimsenin umrunda değil. Umurlarında olsa zaten bu iş yükünü yüklemezlerdi belki de. Zaten çoğu şey bu iş yükünden kaynaklı değil mi ya? Şahsen benimki öyle. Belki daha boş olsam daha iyi hissederdim kendimi. Ama o zaman da o değersizlik hissine kapılırdım. Hiçbir şey yapmamak beni çok daha kötü hissettirirdi. Zaten eğer ki bir yararım yoksa bulunduğum yere orada bulunmanın da bir anlamı yoktur bence. Ondan dolayı iş yüküm yoksa ölmek daha mantıklı, en azından bir boğaz eksilir. İş yüküm olduğunda da kendiliğimden ölmek istiyorum. Kısır bir döngünün içindeyim yani. 

Comments

Popular Posts